Büyük Sıçrama Blog

Bülent Çelebi Söyleşisi

“Airties, başarılı bir Türk diasporası hikayesi. Amerikalı Apple gibi tasarımı ve Ar-Ge‘yi bünyesinde tutup üretimi Uzakdoğu‘da yaptıran şirket bugün Avrupa‘nın dev operatörlerine ileri teknoloji satıyor. Bülent Bey Türkiye‘nin gelecek de teknolojide söz sahibi olabilecek bir ülke olacağı konusuna olumlu bakan biri. Türkiye artık sadece tasarım ve Ar-Ge değil aynı zamanda üretim için de cazip bir yer olmaya başladı. Airties gelecek yıldan itibaren üretimini Türkiye‘ye taşıyacak. Şirketin Sabancı ve Özyeğin Üniversiteleri ile ortak proje çalışmaları da var.“

 

 

Ben Türkiye’de doğdum büyüdüm. Ondan sonra da ailemle beraber Amerika’ya göç etmiştik. Orada lise, üniversite… Berkeley’de mühendislik okudum ve Amerika’da farklı çip firmalarında çalıştım. İlk önce mühendislik, sonra pazarlama, sonra genel müdürlük. 3 sene Hong Kong’da kaldım. National Semiconductor’da bölge yöneticisiydim. Analog Devices diye bir firmanın, bir bölümünün genel müdürlüğünü yaptım. Ondan sonrada bir Start-up’a geçtim. Amerika’da da Red Herring dergisinin Top 10 Innovator Award’larından birisini kazandım. 2001’de orada “dot.com” kabus olayı oldu. Yani oranın tadı birazcık kaçtı. Çark devamlı dönüyor ama ilerleme falan yok. Eşimle beraber biz Hong Kong’ta yaşarken çok zevkliydi, tekrar yurtdışına gidelim gibi bir düşüncemiz vardı. Sürekli de Türkiye’ye gelip gidiyorduk ve acaba Türkiye’de bir şey olur mu düşüncesindeydik. Yani öyle bir hayal vardı, Türkiye’de bir hayal vardı, Türkiye’de bir şey yapabilir miyiz diye ve aynı zamanda da bir takım pazar fırsatları da görüyordum. Çünkü bizim yaptığımız çiplerle daha çok bütün cihazları internete bağlama konusuna odaklanmıştık.

 

Machine To Machine teknolojisi mi?

 

Evet ama o günlerde bir on sene kadar erken başlamışız o işe. Bir yere gitmedi ama fikir olarak bayağı güzel bir fikirdi ve yani pazarda bir takım eksiklikler gördük.

 

ADSL’de fırsatı nasıl gördünüz?

 

Mesela bugün Apple iPhone’a bakacak olsanız Foxconn denen Çinli bir firma yapıyor. Onun katma değeri çok ufak ama Apple’ın katma değerine bakarsanız yani bugün dünyanın en zengin firması, ama hiçbir üretim yapmıyor. Tamamen tasarım ve Ar-Ge’si onun üzerine odaklandı. Öyle bir modelle de Avrupa’yı hedefleyip ama Türkiye’de de operasyonu tutup, Ar-Ge’yi tutup, belli bir iş modeli kuralım modundaydık. Bir pazar fırsatı var bütün elektronik cihazlar birbirine bağlanacak, internete bağlanacak ve bunun da kablosuz halde olması lazım çünkü evin içinde kimse kablo çekecek değil. Aynı zamanda da Türkiye’nin ve Avrupa’nın bina altyapısı  Amerika’ya göre çok daha farklı. Amerika’da ki evler ahşap. Onun için kablosuz sinyaller rahatlıkla geçebiliyor, bizim burada beton olduğu için geçemiyor.

 

ADSL Amerika’da vardı ama Türkiye’de daha yeni yani başlıyordu o günlerde. Böyle  bölgesel bir strateji kurmak adına bir iş planı çıkarttım. Ondan sonra buraya geldim ve burada başlatabilir miyim, olur mu olmaz mı onun bir araştırmasını yaptım. Sonunda karar vardık ve 2004′te firmayı başlatma kararı aldık. Zamanında benim Amerika’dan tanıdığım Metin Taşkın ile -o da Cisco’da çalışıyordu- Türkiye’de iş yapmak istiyordu onunla beraber firmayı kurma kararı aldık. Gümüşsuyu’ndaki ufak bir dairede başlattık yani ofis yok, bir şey yok. Başlangıçta bir yatırım alabilir miyiz bir risk sermayesi baktık. Sonra araştırmayı yapınca burada öyle bir imkan yoktu. O günlerde hiç Ar-Ge’ye yatırım yapacağım, bir firma kuracağım burada öyle bir şey yoktu.

 

Melek sermaye gibi mi?

 

Hiç yoktu. Onun için biz kendi cebimizden ve eş dost arkadaşlarla kendi sermayemizle Airties’ı başlattık. O günlerde Türkiye’de 20-30 tane firma vardı. Hem Adsl’i yapan, hem kablosuz ağları yapan bir sürü firma vardı. Ama onlar Türkiye altyapısına uyumlu ürünler değildi ve zaten bizim ilk gördüğümüz fırsatlar da bunlardı. Yani her ülkenin farklı altyapısı var. En basiti dilden başlıyor. Ama Network ile uyumlu ve düzgün çalışması için bu kapsama alanı problemini çözmeye nasıl yönelik gibi. Yani bir sürü eksiklikler vardı. Biz onları teker teker yaptık, düzelttik, Ar-Ge ile beraber ürünleri geliştirdik. Hızlı bir şekilde pazar payı almaya başladık Türkiye’de.

 

Türkiye’de sadece tasarımı mı geliştiriyordunuz?

 

Tasarımı, yazılımı, hangi çipler kullanılacak, ürünün kendisi nasıl olacak yani Ar-Ge tarafını tamamen burada yapıyorduk ve son kullanıcı destek yani çağrı merkezlerini burada yapıyorduk ama üretimi Uzakdoğu’da yapıyorduk.

 

Peki Türkiye’deki model bu muydu sizin geliştirdiğiniz?

 

Genelde böyle bir model hiçbir yerde yoktu. Çünkü genel olarak çip firmaları tasarımı yapıyordu.

 

Burada direkt montaj mı yapılıyordu sadece?

 

Montaj bile yapılmıyordu. Sadece ithalatı yapılıyordu. Rakip dediğimiz firmalar aslında ithalat yapan firmalar yani. Hızlı bir şekilde pazar payı almaya başladık. Çünkü ürünler daha iyi çalışıyor, daha iyi destek veriliyor. O ikisi birleşince gittikçe insanlar, bayiler falan bizim ürünleri tavsiye etmeye başladılar. Orada bayağı hızlı bir büyüme başlattık. 2006 sonunda Türk Telekom artık bu modemleri servisle beraber verme kararını aldı. Onunlala beraber Türk Telekom’dan modem ihaleleri kazandık.

 

Nasıl bir hizmet vardı?

 

Adsl ama mesela servise verirken oraya bir tane modem lazım, yani ilk önce bunu kanal üzerinden yapıyorduk. Kanal derken yani bayi kanalları. Teknosa gibi yerler daha pek fazla satış yapmıyorlardı o günlerde. Teknosa ile de anlaştık, onlar da bizim ürünleri satmaya başladı. Böylelikle gittikçe pazar payımız arttı. Hatta bir noktada %60′lara kadar yükseldik.

 

Ne zaman oldu bu %60′lara yükselmeniz?

 

2007′de o miktarlara varabilmiştik. Günün birinde zaten vizyonda televizyon yayınlarını evin içinde farklı televizyonlara farklı cihazlara yayın yapabilme kabiliyeti vardı. Türkiye’de de bu artık yavaş yavaş gelişiyor, IP TV denen televizyon servisi. Tivibu servisi var. Onun altyapısı ve teknolojisi bizim. Yani sadece modem tarafı değil, bir de televizyon tarafı var bunun ve aynı zamanda da evin içinde böyle bir servisi verirken 2-3 televizyonu olan insanların aynı servisi alabilmesi için ya hepsine ayrıyetten kablo çekiceksin yahut bunu kablosuz yapma imkanı sunacaksın. O teknolojiyi de geliştirdik, şu anda dünya çapında lider konumundayız bu teknoloji ile. Ondan sonra da yavaş yavaş Türkiye dışındaki müşterilere doğru yöneldik. Şimdi bu sene %60 ihracat haline geldi.

 

Hangi ülkelere satış yapıyorsunuz?

 

Şimdi en büyük pazarımız İngiltere oluyor. Avrupa’daki dev operatörler. İngiltere’de, Fransa’da, İsviçre’de hatta artık Ukrayna’da da var. Yani bu tip en büyük dev operatörler uydu operatörü olabilir, kablolu Network olabilir yahut Türk Telekom gibi telekom şirketleri operatörleri olabilir. Bunların her birinde ciddi projeler kazandık ve ürünleri de teslim ediyoruz.

 

Gelecek ile ilgili vizyonunuz, projeleriniz, hedefiniz nelerdir?

 

Yani bu konuda ev içinde yayın yapan bir Network, hem farklı televizyonlar, hem iPhone, iPad, televizyon, video servisi verebilme teknolojilerini geliştiriyoruz. Bu acayip bir biçimde büyüyen bir pazar. Bunun dışına da çok çıkmak istemiyoruz aslında. Çünkü mevcut talebi yerine getirmekte bayağı zorlanıyoruz, çok fırsat var. Yani onunla devam edeceğiz.

 

 

Türkiye elektronikte dünyanın sayılı ülkeleri arasına girebilecek mi?

 

Girebilir ve internet üzerinde bayağı güzel gelişmeler var. Bir sürü firma Web üzerinden, e-ticaretten tutun bir sürü Start-Up’lar var bayağı başarılı noktaya gelmişler. Yazılım üzerinden, ürün tasarımı üzerinden yani Apple’ın yaptığı model. Biz de aynısını yapıyoruz. Türkiye’de rahatlıkla yapılır. Yani illa bunu burada üreteceğim diye bir kaygısı yok. Ama artık şunu da görüyoruz ki Türkiye’de üretim yapılıyor ve biz önümüzdeki sene bir kısmını Türkiye’ye kaydıracağız. Çünkü bayağı avantajlı oluyor.

 

Türkiye’de üretim yapmamanın avantajı nedir? Maliyetler zorlamıyor mu sizi?

 

Şimdi böyle bir ürüne bakacak olursanız atıyorum Iphone %90′ı parça maliyeti. İşçilik %10 gibi bir şey. Yani parçaları burada satın alınırsa, montajı rahatlıkla yapılabiliyor ve aradaki fark parça satın alma maliyeti en büyük şey. O %10′u %20′i daha pahalı olsa bile o zaman %10 değil de %12 oluyor ama ürünü gemiyle Uzakdoğu’dan buraya getirmek 5-6 hafta kadar zaman alıyor. O zaman üründe bir değişiklik yaptığızda o yoldaki malları değiştiremiyorsunuz. Burada bir şeyler yapmanız gerekiyor. Müşteri talebine daha hızlı cevap verebilmek konusunda Türkiye’de üretim yaparsanız, Avrupa’nın herhangi bir bölgesine 3 gün içinde kamyonla ürün gönderiyorsunuz.

 

Airties dünyanın her yerinde var. Özellikle insanlar Türk firması olduğumuzu biliyorlar ama bilmeyenler şaşırıyor. Aslında baktığınızda son kullanıcıların hani daha çok ilgili olan kişilerin bildiği teknoloji biraz öyledir. İlgili olanlar bilir ama ilgisi olmayan kişiler bile Airties diyince evet diyor.

 

Hatta biz zaman zaman karikatürlerde, modem ile ilgili karikatürlerde modem yazılmıyor da Airties yazılıyor. Bu da çok güzel bizim için. Modem denince Airties deniliyor. Yani bu dev operatörlere gidince biz hakikaten ileri teknoloji satıyoruz. Türkiye’den teknoloji çıkmaz modundalar. Onu yıkmak bayağı uğraştırıyor.

 

Söyleşi Tarihi : Büyük Sıçrama 2014-15

Relatived Posts
Ünal Küçük Söyleşisi ( 18 Jul,2017 )
Cem Kural Söyleşisi ( 18 Jul,2017 )
Yalçın Yıldırım Söyleşisi ( 18 Jul,2017 )
Hüseyin Geliş Söyleşisi ( 18 Jul,2017 )
Enver İbek Söyleşisi ( 18 Jul,2017 )
Written by