“Bizim yıllık ciromuzun yaklaşık olarak %20-25’i bu teknik destek ve Ar-Ge faaliyetlerinden geliyor. Yani 25-30 milyon Euro’luk bir cirodan bahsediyoruz senelik olarak. Bunun da sadece ve sadece insan gücüyle olduğunu düşünürseniz, mühendislerin yarattığı bir katma değer olarak düşünürseniz ve ihracat olarak, ek ihracat olarak görürsek bunu, ham maddesinin de tekrarlıyorum, insan olduğunu düşünürsek, ülkeye yaratılan önemli bir katma değer olarak görüyorum ben bunu. “
Bu 94 ekonomik krizi, Teletaş’ın Alcatel’e geçişi bize o dönemden bahsedebilir misiniz?
1965 yılında PTT Arla olarak kuruldu aslında. 1984 yılına gelindiğinde Teletaş ismiyle şirketleşti. Daha sonra 94 yılına kadar yoğun bir üretim ve Ar-Ge faaliyetleri görüyoruz. Şirketin ülkeye önemli katma değerler yarattığını görüyoruz. Bugün hala çalışanların içinde, genlerinde bunları görmekteyiz. Gerek üretim gerekse Ar-Ge, özellikle de Ar-Ge faaliyetlerinin çalışanlar tarafından son derece desteklendiğini görüyoruz. 94 yılındaki ekonomik krizden sonra politik kararlarla birlikte o günkü hissedarlardan biri olan Alcatel’in hisseleri çoğunluk haline dönüştü. Ondan sonra tabi ki global bir şirket olmanın gereği olarak da Ar-Ge üretim faaliyetlerinde bir azalma gözleniyor. Bunun önemli gerekçesi tabii global pazarlarda satılan mallarla burada lokal olarak üretilen malların bir şekilde birbirleriyle örtüşmesi ve ekonomi olarak baktığımızda da bazı global firmanın bazı ürünlerinin bu pazarlara da bizim pazarlarımıza da girdiğini görüyoruz. Ancak yine 90’lı yıllarda kartlı telefon üretimi devam etti. Bunun Çin’e lisansının satıldığını görüyoruz. 90’lı yıllarda yine 80’li yıllarda başlayan sayısal santrallerin yine yoğun bir şekilde üretildiğini görüyoruz. 90’lı yılların sonlarına doğruda pazardaki değişimlerden dolayı DSL teknolojilerinin geldiğini gözlemliyoruz.
94 krizi bu şekilde atlatılmış oldu. Tabii eleman sayısında bir azalma gerçekleşti. Üretim faaliyetlerinin hemen hemen tamamından çıkıldı. Önce montaj ve test olarak devam etti. Fakat ar-ge faaliyetleri kısmi olarak devam etti. 2000’li yıllara geldiğimizde de operatörlerin IP değişimlerini yaptığını gözlemliyoruz. Yine DSL’ler yerini VDSL teknolojilerinin aldığını görmekteyiz. Firmamızın, global yapı içinde daha etkin bir şekilde Ar-Ge faaliyetlerine katıldığını görüyoruz. Ve destek merkezlerinde önemli rol aldığını görüyoruz. Burada yaklaşık olarak 100 civarında Ar-Ge mühendisi istihdam ediliyor.
Bunlar genel olarak IP konusunda IMS konusunda Small Cell’lerin Management sistemleri konusunda global şirkete firmamız Ar-Ge desteği vermekte.
Diğer taraftan da M2M dediğimiz teknolojide de kendi geliştirdiği ürünlerin burada lokal pazarlarda satışını gerçekleştirmekte.
Yine bu yıllarda, 2000’li yıllarda operatörlerin IP dönüşümünde adımlar attığını görmekteyiz. Firmamızda burada pazar lideri olarak öne çıktı. Bir yandan da DSL’den VDSL’e geçiş teknolojilerinin pazara tanıtılmasıyla birlikte, özellikle ana operatör olan Türk Telekom da önemli pazar payları aldı. Ve geçmişteki pazar paylarını muhafaza etmeyi başardı. Ancak tabii tek müşteriye bağımlılıktan kurtulmak adına da diğer operatörlerle de ilişkilerimizi sürdürdük. Bugün bu yelpazenin daha da genişlediğini görmekteyiz. Diğer operatörlerine de özellikle IP alanında, optik alanında ki bunların arasında WDM teknolojilerini sayabiliriz ve de FTTX dediğimiz eve kadar taşınan fiber alanında tüm müşterilerimize hizmet veriyoruz. Alt yapılarını kuruyoruz ve de satış sonrası hizmetlerini veriyoruz.
Bulut Bilişim, Big Data konularında Alcatel’in faaliyetlerinden bahsedebilir misiniz?
Bulut ve Big Data konusunda Alcatel Lucent 4-5 senedir Ar-Ge faaliyetleri sürdürüyor. Bugün yavaş yavaş pazarda yer almaya başladı. Global pazarda pay almaya başladı. Türkiye’de de pazarlama faaliyetlerimiz devam ediyor. Özellikle de Bell Labs ağırlıklı olarak Ar-Ge faaliyetleri sürdürülmekte. Tabii bu önemli bir değişim. Gerek operatörlerin Capex’ini gerekse de Opex’ini azaltacak bazı alt yapı ürünlerini merkezileştirecek ve dolayısıyla bir optimizasyon sağlayacak bunların Extention’larında, genişlemelerinde çok büyük kolaylıklar sağlayacak bir yapıdan bahsediyoruz. Global pazarda bugün şirketimiz yerini almış durumda. Lokalde ise, Türkiye pazarında ise, pazarlama faaliyetlerimizi devam ettiriyoruz.
Aslında DSL konusunda, yine şirketimiz Ar-Ge faaliyetlerinde lider olarak rol oynadı. 90’lı yılların sonlarında da ana müşterimiz olan Türk Telekom’a bu ürünlerin satışı gerçekleşti. Dolayısıyla 2000’li yılların başına geldiğimizde de bu ürünlerin satışı devam etti. Daha sonra bunlar VDSL teknolojilerine dönüştü. 2000’lerin başında yine 3. 4. ve 5. lisanslar kapsamında Türk Telekom’un sahip olduğu AyCell firmasıyla bir GSM anlaşması yapıldı. Bu da 2005, 2006’ya kadar devam etti. Daha sonra politik nedenlerle, iki firmanın birleşmesi nedeniyle o pazardan çıkmış olduk. Ama şu anda yine o pazara girmek için faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Şirket bu faaliyetler için de özellikle LT’ye ve de Fiber To The Home teknolojilerine Ultra Broadband adı altında Ar-Ge yatırımları yapmaya, buraya yönelmeye karar verdi. Şimdi de, bugün beklediğimiz LT lisanlarıyla birlikte Wireless konusunda, mobil konusunda pazara geri dönmeyi hedefliyoruz.
LT konusunu biraz açabilir misiniz?
Şimdi DATA ihtiyacının gitgide arttığını görüyoruz. 2009’da 3G’nin tanıtılmasından sonra, pazarda DATA ihtiyacının 150 misli arttığını görüyoruz. Dolayısıyla yaklaşık 3-5 sene sonra bu miktarın 1000 katına çıkacağı düşünülüyor. Bunun da ancak LT teknolojisiyle bir şekilde karşılanmasını bekliyoruz. Ve de LT lisanslamasıyla birlikte de, özellikle bu DATA ihtiyacının M2M cihazlarının kullanımının artmasıyla birlikte de DATA ihtiyacının patlayacağı ve buna LT’nin çözüm olacağını düşünmekteyiz.
Türkiye’de LT lisanslamasının bu yıl ya da önümüzdeki yıl yapılması bekleniyor. Dolayısıyla Alcatell Lucent olarak buradan da bir pazar payı almayı hedefliyoruz.
İnternet servis sağlayıcıları 90’lı yıllarda bayağı popüler olmuşlardı. Fakat bunlara sağlanan teknolojilerle ilgili pek fazla bilgi yok ortalıkta. Siz internet servis sağlayıcılarla iş yapmış mıydınız? Onlara teknoloji satmış mıydınız?
İnternet servis sağlayıcılarla çok düşük ölçekte de yine DSL altyapıları, VDSL altyapılarıyla ilgili işler yaptık. Ancak bunlar çok limitli kaldı. Daha çok bunlar ana firma, ana operatör firmaların altyapılarını kullanarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Ama diğer taraftan bunların dışında biliyorsunuz, Turkcell grubunun sabit hatlar konusunda yaptığı yatırımlar var. Dolayısıyla onlar kendi altyapılarını kuruyorlar. Onlarla yakın bir şekilde çalışıyoruz. Fiber To The Home dediğimiz fiber altyapısıyla hizmet götürüyoruz.
Türkiye’de internet altyapı teknolojileriyle ilgili tasarım yapılıyor mu ?
Ekipman bazında baktığımızda “Hayır.” diyorum. Ama yine altyapının belirli parçaları var. O konularda tasarım yapan firmalar var. Biz de bu ekosistemlerden tabii ki yararlanıyoruz.
Peki, zamanında PTT’nin bu telekomünikasyon sanayinin oluşmasında NETAŞ, TELETAŞ’tan yaptığı alımların önemi büyüktü. Bir Ar-Ge tasarım iklimi oluştu. Bir vaha oluştu. Peki aynı şeyi cep telefonu operatörleri için söyleyebilir miyiz? Onların sürekli dile getirilen çözüm ortaklığı yani bu anlamda o katkıyı nasıl kıyaslarsınız?
Tabii burada deneyimlerden söz etmek mümkün. Telekomünikasyon sektörünün gelişmesi açısından baktığımızda, evet PTT, daha sonra Türk Telekom, önemli ölçüde bu pazardaki oyuncuları destekledi. Ama GSM, mobil altyapıların tanıtılmasıyla birlikte zaten belirli deneyimler oluşmuştu. Belirli bir rekabet ortamı da yavaş yavaş oluşmuştu. Dolayısıyla aynı kapsamda değerlendirmek mümkün değil. Ancak rekabetçi fiyatlardan mı alınıyordu; bunu söylemek pek mümkün değil. Başlangıçta doğal olarak yüksek fiyatlı alt yapı hizmetleri sunuldu. Ama daha sonra özellikle 2000’li yılların ortalarından itibaren belirli bir rekabet ortamı oluştu. Ve bu rekabet ortamı içerisinde de bu operatörler, hem mobil operatörler hem sabit operatörler alımlarını bu şekilde yapıyorlar. Yani destekleme konusu bir şekilde kapanmış oldu. Daha çok rekabet odaklı, karlılık odaklı, Türk Telekom’un özelleştirilmesi, diğer oyuncularla rekabet, sektörün bir şekilde liberalizasyonu sonucunda karlılık kaygılarıyla daha fazla rekabetçi bir ortam yaratıldı. Ama başlangıçta tabi ki sabit hatlarda olduğu gibi olmasa da mobil tarafta da pazara belirli bir destek verildi.
Peki çözüm ortaklarından oluşan bu bilişim şirketleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz ? Burada bir vaha oluştu mu? Bu konuda Türkiye’nin telekomünikasyon alanında gelişmesini sağlayacak mesela diyeyim.
Tabii ki, küçük ölçekli, özellikle Software alanında yazılım üreten birçok şirket oluştu. Bunlar da bu ekosisteme dahil oldular. Bence bu önemli bir gelişmeydi. Çünkü bunlar katma değeri yüksek olan ürünler üretiyorlar. Bunu bizim kendi içimizde de global şirketle yaptığımız anlaşmalarda da görüyoruz.
Ne zaman ki insan ihraç ediyorsunuz, yani ham maddesi insan olan bir şeyden bahsediyoruz, onun katma değeri çok yüksek oluyor. Dolayısıyla böyle bir vaha oluştuğunu söyleyebiliriz. İnsanlar ihtiyaç olduğu yerde bir şekilde o ihtiyacı lokal kaynaklarla doldurmaya çalışıyorlar. Burada da bu operatörlerin, bu şirketlere önemli destek olduğunu görüyoruz.
Peki Alcatel’in bu şirketlerle bir ilişkisi, bir alışverişi var mıdır?
Biz bu şirketlerden daha çok, buradaki yaklaşık 300-350 mühendisimizin, global şirketimizin, hem teknik destek hem de Ar-Ge faaliyetlerinde kullanıyoruz. Dolayısıyla bu Ar-Ge faaliyetlerinde çıkan ürünlerde bu pazarlarda kullanılıyor. Bizim stratejik olarak yaklaşımımız, kendimizin teknik destek ve Ar-Ge faaliyetleriyle yüksek katma değerli ürünler yaratmak, yüksek katma değerli hizmetler yaratmak şeklinde. Yani şöyle bir örnek verebilirim:
Bizim yıllık ciromuzun yaklaşık olarak %20-25’i bu teknik destek ve Ar-Ge faaliyetlerinden geliyor. Yani 25-30 milyon Euro’luk bir cirodan bahsediyoruz senelik olarak. Bunun da sadece ve sadece insan gücüyle olduğunu düşünürseniz, mühendislerin yarattığı bir katma değer olarak düşünürseniz ve ihracat olarak, ek ihracat olarak görürsek bunu, ham maddesinin de tekrarlıyorum, insan olduğunu düşünürsek, ülkeye yaratılan önemli bir katma değer olarak görüyorum ben bunu.
Peki bu, 3G, 4G, 5G konularında, Alcatel’in yaptıkları ayrıca sizin kişisel olarak görüşünüze göre Türkiye bu konularda teknoloji geliştiriyor mu, geliştirebilecek mi ? Tabii bir takım fırsatların kaçırıldığı konuşuluyor ama önümüzde yine fırsatlar var. Bunlar için çalışmalar yapılmış.
LT alanında bir lokal inisiyatifin olduğunu biliyoruz. Burada bir konsorsiyum var. Açıkçası biz de şirket olarak hem üretim açısından hem de Ar-Ge faaliyetleri açısından, nasıl bir katma değer yaratırız, diye düşünüyoruz. Çünkü sonuç olarak burada önemli bir pazardan bahsediyoruz. Türkiye’nin önemli bir pazarı olduğunu düşünüyoruz. Bu pazara girmenin önemli koşullarından biri, hem maliyet açısından hem pazara giriş açısından Ar-Ge faaliyetleri ve lokal üretim olacaktır. Bu stratejik olarak önümüzde olan bir konu. Ama diğer taraftan, tabii 3G, LT olarak baktığımızda bizim de stratejik bakış açımızda Small Cell dediğimiz ürünlerin çok önemi olduğunu düşünürsek, buradaki Management sisteminin, Ar-Ge faaliyetlerini hali hazırda burada yürütmekteyiz. Dolayısıyla bunu nasıl artırabiliriz, bir lokal üretime nasıl dönüştürebiliriz; bu konuları global şirketle birlikte, global ortaklarımızla birlikte düşünüyoruz.
TESİD’in konuyla ilgili toplantıları oluyor. Yazın böyle büyük şiretlerin CEO’larını çağırmışlardı. Turkcell’in CEO’su da gelmişti. 5G’den bahsedildi. Şu anda 5G’nin aktif olduğu yerler var mı? Bir de farkı nedir? Bu konuda da çalışmalar var mı?
Şu anda aktif değil ama çalışmalar var. LT ve LT Advance dediğimiz teknolojiler şu anda kullanılıyor. Özellikle Amerika’da bunların çok yoğun olarak kullanıldığını görüyoruz. 5G dediğimiz teknoloji de, önümüzdeki beş yıl içerisinde, Ar-Ge faaliyetlerinin tamamlanmasıyla kullanılmaya başlanılacak. Biz şirket olarak başta da söylediğim gibi Ultra Broadband adı altında özellikle 3G, Small Cell ve LT konusunda odaklandık. Ve pazar payı olarak önemli bir yer aldığımızı düşünüyoruz. Özellikle Amerikan pazarında yaklaşık %50 civarında bir pazar payımız var.
Dolayısıyla bu alandaki Ar-Ge faaliyetlerini belirli standartları da takip ederek, sürdürmeye devam edeceğiz. 5G de 4-5 sene sonra pazarda olacaktır.
Cumhur Bey, aslında Alcatel-Lucent Teletaş’ın grup şirketleri içerisindeki konumundan bize bahsedebilir misiniz?
Önemli bir rol oynuyor. Bir kere, tabii ki çok büyük bir pazar, Türkiye pazarı. Dışarıdan bakıldığında çok önemli bir pazar olarak görünüyor. Yani 13-14 milyar cirosu olan bir global şirketten bahsediyoruz. Bunun için de 100 ile 150 milyon arasında ciro yapan bir Alcatel Lucent Teletaş. Ama bu sadece satış ile sınırlı kalmadı. Özellikle de başta belirttiğim gibi, şirketin çalışanlarının genlerinde olan bazı şeyler, şirketin global şirketle birleşmesinden sonra ortaya çıktı. Burada da neyi görüyoruz, biraz önce yine tekrarladım ama, şunu söylemek isterim, Ar-Ge faaliyetlerine önemli bir katkıda bulunuyor. Bizim için bu çok önemli. Artı teknik destek merkezi konumunda. Gerek IP’de gerek Fix Access tarafında 70-80 civarında ülkeye buradan destek veriyoruz. Yani sadece satış rakamlarıyla olaya bakmamak lazım. Ben katma değer denince, Ar-Ge açısından bir katma değer yaratıyor muyuz şirkete, teknik destek açısından katma değer yaratıyor muyuz, o açıdan bakıyorum. Bugün satış rakamları olarak %1-%1,5 olsa da katma değeri, bizim yarattığımız burada önemli bir mühendislik hizmeti var. Bunlara çok önem veriyoruz.
Tabii ki bu soruyla birlikte açmak istediğim yer, Alcatel’in geliştirdiği teknolojilerde biraz Türkiye’nin de payı ne kadar diyeyim?
Tabii şunu söyleyeyim, 4-5 alanda direkt olarak katkı sağlıyoruz. Bunlar, IMS, IP, LT, 3G, Small Cell’lerin yönetim sistemleri. Ve de yine burada lokal olarak üretilen M2M çözümlerinde direkt katkı sağlanıyor. Bizim portföyümüze baktığımız zaman biz uçtan uca hizmetler veren bir şirketiz. Bunlar da bu uçtan uca hizmetler içinde, önemli yer tutan ürünler, çözümler. Dolayısıyla, burada da şunu söyleyebilirim, rakamsal olarak bir şey söylemek pek mümkün değil ama katma değer yaratmak açısından önemli bir katma değer yaratılıyor, diye düşünüyorum.
Son olarak Cumhur Bey , M2M de çok gündeme gelen bir şey. Bu İnternet of Things de deniliyor bir yandan da. Bu konuda ki çalışmalarınızı biraz açar mısınız?
Özellikle bugün elektrik şirketlerine sağladığımız bir ürün var. Yani GSM alt yapısını kullanarak uzaktan yönetilen ve de evdeki sayaçların uzaktan okunduğu bir çözümden bahsediyoruz. Bunu tabii sadece elektrik şirketleri değil de başka yerlere de yaygınlaştırmak mümkün. Dolayısıyla bugün orada limitli kalmakla birlikte bugün evlerden alınacak çeşitli hizmetleri bu cihazlar vasıtasıyla uzaktan yönetmeniz mümkün olmakta. Bunların Provisioning’lerini uzaktan yapmanız mümkün olmakta. Dolayısıyla bu kapsamda bir hizmetten bahsediyoruz. Ve de çok yaygınlaşacağını. Bugün dünyadaki örneklere baktığımız zaman çok yaygınlaştığını görüyoruz.
İnsan gücünü daha da azaltan, daha otomatize eden bu faaliyetleri ve de bu hizmetleri veren operatörlerin, özellikle Opex’lerini önemli ölçüde azaltan bir hizmet diyebiliriz.
Alcatel akıllı ev konusunda çalışıyor mu?
Biz Türkiye’ye spesifik olarak burada çalışıyoruz. Alcatel’in genel çözümleri içerisinde şu anda yok. Ama biz bu çözümümüzü de Alcatel’in global çözümünün içine sokmak için mücadele veriyoruz
Bu açıdan inisiyatife sahipsiniz anladığım kadarıyla. Aslında bilmiyorum, şirket grupları içinde rekabet oluyor, ülkeler arasında. Mesela bu tarz uluslararası şirketlerde teknoloji geliştirme adına.
Tabii ki rekabet oluyor. Yalnız, saygı duyulan bir konu var. Bizim ülkemizdeki mühendislerin yetkinlikleri. Dolayısıyla, zaman zaman maliyetleri daha yüksek de olsa verimlilik açısından, Türk mühendislerinin global çerçevede kabul gördüğünü görüyoruz. Dolayısıyla bu önemli bir avantaj. Bu avantajı da değerlendiriyoruz. Özellikle proje yönetimi, yine teknik destek konularında, bazen maliyetlerin iki katı olduğu yerlerde bile Teletaş mühendislerinin kabul gördüğü ve de tercih edildiğini büyük bir mutlulukla izliyoruz.
Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben bu vesileyle şirketimizin kurucusu olan Fikret Yücel’e hem kendi adıma hem de şirket çalışanları adına şükranlarımı sunmak istiyorum. Kendisine böyle bir şirketin yaratıcısı olduğu için teşekkür ediyoruz.
Söyleşi Tarihi : Büyük Sıçrama 2014-15