Büyük Sıçrama Blog

Ünal Küçük Söyleşisi

“Konsolidasyon bilgide olacak. Bizim yakınsamadan kastettiğimiz şey aslında bilginin paylaşımı. Bilgiyi bir şekilde, dünyanın herhangi bir noktasından bir başka noktasına iletmeniz gerekiyor. İşte bu yakınsama. Bunu değişik teknolojilerle yapabilirsiniz. Bir de bilginin kaynağı var. İşte biz sayaç ürettiğimiz için bilgi kaynağı olarak enerjinin tüketimini, enerjinin tüketimi sırasındaki davranışları, yani bir tarihçesini, müşterinin enerji tüketim profillerini saklayıp bunu iletiyoruz. Dolayısıyla bir zamanlar, bundan 20 yıl öncesinde sadece enerjiyi ölçüp, gelen bir eleman kapıda bunu faturalandırırken veya alıp bir kalamazo defterine yazıp daha sonra merkezde faturalandırırken artık bu yeterli değil. Böyle bir şebekeyi yönetebilmeniz için artık müşterinin alışkanlıklarını, tüketim saatlerini bilmeniz gerekiyor. Enerji şebekenizi ona göre planlamanız gerekiyor. Hatta müşteriye demeniz gerekiyor ki, “Siz, şu saatte daha ucuz enerji alacaksınız.” Veya müşteriyle anlaşacak, abonenizle anlaşacak, “Bakın şu saatte ucuz, enerjiyi bu saatte kullanmışsanız…” veya “Evinizin içerisindeki bazı enerjilerden feragat ederseniz biz size daha ucuz enerji veririz.” diyebilirsiniz. Kampanya bile olabilir. Yani bugün nasıl kampanyalar oluyor, enerjide de kampanyalar olabilir.”

 

70’li yıllara baktığımızda ülkemizde enerji sektörü maalesef çok gerideydi. Ülkemizde uygulanan ekonomik ambargonun da etkileri vardı. Altyapının düzensiz planlanmış olması da bunun bir sebebiydi. Talebin üretimle birleştirilememiş olması yani bugünün modern ihtiyaçlarına getiren sonuçların o zamanlar olmamış olması, Türkiye’de enerjinin düzgün bir şekilde üretilemediği, düzgün bir şekilde dağıtılamadığı sonuçlarına yol açıyordu. 1970’li yıllarda TEK’in kuruluşuyla biraz organize edilmeye çalışıldı. Biz Makel olarak, 1970’li yıllarda kurulduk ve 1975 yılına baktığımızda,  aslında o zamana kadar kurulmuş en büyük yatırım ortaya çıktı. Keban Hidroelektrik Santrali, Türkiye’nin enerji altyapısındaki önemli devrimlerden bir tanesiydi. Biz Makel olarak bu sektöre 1977’de girdik ama tabii enerji ölçümleme işi, Türkiye’de enerjinin üretildiği tarihten beridir yapılıyordu. Ülkemizde o yıllarda mekanik sayaçlar kullanılıyordu. 90’ların sonuna kadar mekanik sayaçların hakimiyeti devam etti. 1966 yılında kurulan ilk özel sayaç üretim firması, daha sonra MKE’nin 1984 yılında kurulmasıyla Türkiye’de sayaç üretimi, yani enerjinin ölçülmesi konusundaki önemli adımlar atılmış oldu.

Firmamız 1998 yılında yine enerji ölçüm işine girmek amacıyla ilk mekanik sayaçları üretmek için tesisini kurdu. Bu tesiste önemli başarılar yakaladık. 2000’li yıllara geldiğimizde, yani sadece 2 yıl sonra Türkiye’de artık elektronik sayaçlar konuşulmaya başlandı. Ancak tabii bütün bu konuşmalar belirgin standartlara dayalı olarak değil; bir an önce elektronik sayaçlara geçirelim ve daha uygun, aboneye daha ucuz elektrik sağlayalım anlamındaydı. 4 zamanlı, 2 zamanlı tarifeli sistemlere geçelim anlamındaydı. Fakat ne yazık ki standartların oturtulmamış olması bir kaosa yol açtı. Hatırladığımız bir anekdotu da paylaşmak isterim bu arada. 2002 yıllarının sonu, 50 bin adet sayaç üretiyoruz. O zamanki onaylanmış kriterlere göre. O zaman Türkiye Elektrik Dağıtım Şirketi TEDAŞ 12 maddelik bir kriter yayınlamıştı. O kriterlere uygun sayaçlar ürettik, 50 bin tane stokumuza koyduk ve onay için, satış onayı için TEDAŞ ile yazışıyoruz. Birdenbire bazı söylentiler çıktı. Standartlar değişecek, yeniden onaya gitmeniz gerekecek. Bu kabus gibi bir şeydi. O günlerde 1 hafta içerisinde onayı çıkartarak neredeyse 1-2 hafta içerisinde yeni standartlar, asgari şartlar oluşturulmadan ürettik. Belki de o bizim için bir dönüm noktasıydı. Çünkü eğer burada başarısız olsaydık, bunca yapılmış yatırım çöpe gitseydi belki de firmamız bu sektöre hiç girmeyecekti. Bu bizim için önemli bir başarı öyküsüdür diye düşünüyorum. Daha sonraki yıllarda, 2003 yıllarında çok sayıda üretici sektöre girdi. Ancak standartların yerine oturmamış olması dolayısıyla pek çok üretici üretmekle kaldı. Çoğu piyasadan çekildi.

Bugün Türkiye’ye baktığınızda çok fazla yerli üretici bulunmamakla birlikte, Türkiye’nin tüm sayaç ihtiyacı karşılanabilmektedir. En son teknolojik yeniliklere uygun olarak da, eğer standartlar tam olarak oturtulursa herhangi bir sorun olmadan Türkiye’nin gelecek kuşaktaki sayaç ihtiyacı da, elektrik sayacı ihtiyacı da rahatlıkla yerli üreticilerimiz tarafından karşılanabilir. Ülkede yaklaşık 36 milyon civarında abone olduğunu düşünürseniz, yıllık sayaç ihtiyacı ortalama 3,4 milyon. Bazı yıllar 5 milyona çıkıyor. Dolayısıyla bu kadar miktardaki bir sayacın yurt dışından ithal edilmesi yerli üreticiler tarafından engelleniyor. Bu da önemli bir noktadır. İkincisi tabii sayaçların Türkiye’de üretilmesi, stratejik olarak da ülkemiz açısından önemli.

Doğrudan üreticiye ulaşma, standartları üreticilerle beraber belirleme, Türkiye’nin gelecek akıllı şebeke altyapısına uygun sayaçların yurdumuzda oluşturulması oldukça önemli olarak gözüküyor. Bu da bizim stratejik hedeflerimizden bir tanesi. Firmamız gelecek yeni nesil akıllı şebekeye uyumlu sayaçlar konusunda yıllardır çalışmalarını sürdürüyor. Bu konuda pek çok ürün portföyü de oluşturmuş durumda. Dolayısıyla biz şimdiden hazırız ama standartların değişmesiyle birlikte yeni türden yeni nesil sayaçlara da en kısa zamanda hazır olacağımızı biliyorum. Bu da bizim için çok önemli. Akıllı şebekeler…

Makel bu konuda ne yapıyor?

Şimdi akıllı şebekeler aslında kafa karıştırıcı bir olay gibi gözükmekle birlikte her tarafta kullanılıyor. Aslında geleneksel şebekelerde kullanılan kavramlar yine burada da mevcut. Örneğin enerji üretimi, enerji iletimi ve enerji dağıtımı. Fakat bunlar geleneksel şebekede yönetilemiyordu. Çünkü bu sistemler birbiriyle veya kendi içlerinde haberleşme olanaklarına sahip değildi. Akıllı şebeke ne getiriyor? Bu sistemlerin kendi içlerinde ve birbirleriyle haberleşmesini sağlıyor. Bu durumda enerjiyi planlayabiliyorsunuz. Üretimini, talebini veya müşteriye sunacağınız kaliteyi, kayıplarınızı, kaçaklarınızı azaltabiliyorsunuz. Bu çok önemli bir şey. Üstelik yenilenebilir enerji kaynaklarının da sisteme dahil edildiğini düşünürseniz artık kaçınılmaz olarak akıllı şebekelere geçmek ve bu akıllı şebekelerde gerekli bilgileri toplayıp size, şebeke merkezine iletecek akıllı sayaçlara ihtiyacınız olacak. Biz de bu konuda çalışmalarımızı Ar-Ge merkezimizde sürdürüyoruz. Burada değişik teknolojiler kullanarak, meteorolojik ölçümler konusunda ve iletişim konusunda değişik teknolojiler kullanarak sayaçlarımızın yeni nesil akıllı şebekelere uyumlu hale getirilmesi için oldukça yoğun çalışmalar içerisindeyiz.

Peki sizin üretim kapsamınız yenilenebilir enerji konusunu kapsıyor mu, rüzgar olsun, güneş olsun?

Firmamızın yenilenebilir enerji konusunda bir yatırımı yok. Ancak ölçümleme sistemleri, yani yenilenebilir enerji kaynakları dediğimiz rüzgar jeneratörleri veya güneş enerjisi, bunlar şebekeye dahil edilmeye çalışıldığında bir taraftan üreticinin, tüketicinin, enerji tüketicisinin ihtiyaçlarını karşılarken, enerjinin tüketilmediği zamanlarda enerjinin şebekeye geri beslenmesi söz konusu. Bu durumda da artık karşımıza yeni bir kavram çıkıyor; çift yönlü enerji ölçen sayaçlara ihtiyacınız var. Çünkü tükettiğinizi ayrı, ürettiğinizi ayrı ölçmesi gerekiyor. Aksi takdirde bunun faturalanması mümkün değil.

Yani, enerjinin çift yönlü olarak üretilmesi, yani hem bir dağıtım sisteminden aboneye gitmesi hem de aboneden dağıtım sistemine gitmesi birtakım sorunları da beraberinde getiriyor. İşte enerji taleplerinin dengelenmesi, üretilen enerjinin sisteme nasıl dahil edileceği, bütün bunlar ancak sayaçlarınızın akıllı olması ve şebekeye gerekli zamanda gerekli bilgileri gönderebilmesi gerekiyor. Bunun için de mutlaka haberleşmeli şebekeyle entegre çalışan sayaçlara ihtiyacınız var.

2011 yılında aslında, Enerji Piyasası Denetleme Kurumu bir yönergeyle, bir yönetmelikle aslında sayaçların akıllı şebekeye entegrasyonu konusunda ilk adımı attı. OSOS denilen bu sistemde yani otomatik sayaç okuma denilen bu sistemde ilk önce 200 bin Kilowatt saat yıllık üretimden fazlasını tüketen endüstri abonelerinin şebekeye mutlaka akıllı sistemler üzerinden bağlanması gerektiği, yani bir haberleşme mekanizmasıyla internet üzerinden Şebeke Kontrol Merkezi’ne bilgileri aktarması gerektiği gibi bir zorunluluk getirdi. Bu zorunluluktan sonra tabii haberleşmeli sayaçların önemi daha da arttı.

Sayaçları bir modem vasıtasıyla veya içlerindeki bir modül vasıtasıyla şebekeye enerji tüketimini, enerji üretimini artık aktarabilir hale geldi. Ve bu tür sayaçların artık şebekelere entegrasyonu isteniyor. Ama çok kolay bir konu değil. Çünkü burada standartların çok kesin olarak belirlenmiş olması gerekiyor. Aksi takdirde farklı dillerle konuşan pek sayaçla mücadele etmek zorunda kalacaksınız. Sadece bununla da sınırlı değil.

Bu tür bilgiler şebekeye gittiğinde artık bir siber güvenlik sorunu da ortaya çıkıyor. Yani bu bilgilerin şebekeye aktarılması sırasında manipülasyonu veya bilgilerin gizliliği de önem kazanıyor. Bununla ilişkili de standartların oturması gerekiyor. Veya farklı ortamlardan bu bilgilerin taşınması konusunda da standartların oturması gerekiyor. Yani enerji hatları üzerinden veri aktarımı, GSM-GPRS şebekeleri üzerinden veri aktarımı veya farklı bir kablosuz ortamlardan veri aktarımı. Ne yazık ki sadece ülkemizde değil, dünyada da henüz tam olarak oturmuş standartlar yok. Ama gelişmekte olan standartlar var. Bu standartların bazıları tekelleşme amacıyla yapılmış gibi gözüküyor ama yine de standartlar önemli. Biz standartlaşmanın önemini özellikle burada vurgulamak istiyoruz. 2012 yılında, Sanayi Bakanlığı tarafından hayata geçirilmiş bir çalışma vardı. Saykom isimli, Sayaç Komisyonu isimli bir kuruluş oluşturuldu ve bunun içerisinde TÜBİTAK’tan, firmalardan, enerji dağıtıcılarından, EPDK’dan temsilcilerle ülkemizin yeni nesil şebekelere adapte olabilmesi için gerekli olan standartların tartışılması aşamalarına geçiliyordu. Ama bu çalışma da maalesef çok hızlı yürümüyor. Bu çalışmaların bir an önce sonlandırılması gerekiyor. Bir an önce bu çalışmaların bir yola koyulması gerekiyor. Bizim önümüzde kaybedeceğimiz vakit yok. Enerji ihtiyacı gitgide artıyor. Yatırımlarınızı düzgün tamamlayabilmeniz, kayıp ve kaçaklarınızı en aza indirgeyebilmeniz için bu tür standardizasyonların en kısa zamanda yapılması gerekiyor. Şu anda önümüzdeki en büyük engellerden bir tanesi bu. Firmamız olarak baktığımızda standartlar oluşmadığı için pek çok sorunla karşı karşıyayız. Yani siz bir standarda uygun olarak sayaç üretmek istediğinizde o standardın ülke çapında kabul ediliyor olması gerekir ki üretiminizi sürdürebilesiniz. Aksi takdirde pek çok standart var, pek çok firma belirgin olmak için kendine özel standartlarını yaratmak durumunda kalıyor. Bu durumda siz yüzlerce çeşit standardı karşılayacak bir mekanizma oluşturamazsınız veya oluşturmaya çalıştığınızda bu çok pahalıya mal olacaktır, ülkemizin kaynakları boşa gidecektir. Yani önemli sorunlardan bir tanesi bu standartlaşma meselesi diye görüyorum.

Peki Ünal Bey, inşaat sektörü büyüyor bir yandan. Akıllı apartmanlar geliyor deniyor. Bu anlamda bütün sistemler entegre mi? Yani firmalar ne kadar işbirliği içerisinde? Sektör birlikte mi hazırlanıyor?

Aslında bakarsanız bu yaşayan bir sistem. Yani gerçekten yaşayan bir sistem ve bunu yönetmek için yakınsama teknolojilerine ihtiyacınız var. Aslında orada bir bulut var. Bu bulut internet. Bu bulut üzerinde aslında bütün cihazlarınızın, bu buluta bağlanabilirliğini sağlamanız için gerekli çalışmaları yapıyorsunuz.

Burada servis sağlayıcılar var. İşte mobil telefon operatörleri var, sabit telefon operatörleri işin içerisinde, sayaç üreticileri işin içerisinde. Değişik sektörlerden, akıllı şebeke altyapısını oluşturabilmek için gerekli bileşenleri üreten bütün üreticiler işin içerisinde. Tabii ki bunlar verilerin iletimi için veya verilerin toplanması için işbirliği yapmak zorunda. Yani bugün, şimdi akıllı bir ev dediğinizde enerjinin yönetilebilir olması gerekiyor. Yani akıllı bir sadece konfor değil aynı zamanda da enerji tasarrufunu sağlayan, günümüzün modern ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir ev. Bu anlamda sorduğunuzda böyle söyleyebilirim. Bunun için de mutlaka haberleşen, birbiriyle konuşan cihazlara ihtiyacımız var. Sayaçlar da bunlardan bir tanesi. Tabii ki enerji ölçümünüzü merkeze, merkezden gelen bilgileri de enerjinizi yönetebilmek için ev içindeki cihazlara iletmek durumunda. Burada da pek çok üreticinin de birlikte işbirliği yapması gerekiyor. Örneğin bir sayacın ev içerisindeki bir haberleşme sistemiyle çalışabilmesi gerekiyor veya akıllı şebekeye göndereceği zaman oradaki sistemle haberleşmesi gerekiyor. Bu GSM şebekeleri üzerinden gidecekse orada mobil telefon operatörleriyle işbirliği içerisinde olmanız gerekiyor gibi pek çok alanda teknolojiler birleşiyor. Zaten geleceğin kavramı da bu. Bağlantılı cihazlar diyoruz. Bu bağlantılı cihazlar haberleşebilen ve bir merkeze bilgi aktarabilen cihazlar. Yani bugün mobil bağlanılabilirlik çok önemli biliyorsunuz. Bu da, bu benzer kavram, aynı şekilde sayaçlar için de veya diğer haberleşecek, haberleşme ihtiyacı olan üniteler için de geçerli.

Bu anlamda aslında yakınsama bütün işleri benzer kılıyormuş gibi bir iç içe geçme durumu mudur? Sizce en sonunda böyle bir konsolidasyon olacak mı yoksa herkes kendi alanında devam edecek mi?

Konsolidasyon bilgide olacak. Bizim yakınsamadan kastettiğimiz şey aslında bilginin paylaşımı. Bilgiyi bir şekilde, dünyanın herhangi bir noktasından bir başka noktasına iletmeniz gerekiyor. İşte bu yakınsama. Bunu değişik teknolojilerle yapabilirsiniz. Bir de bilginin kaynağı var. İşte biz sayaç ürettiğimiz için bilgi kaynağı olarak enerjinin tüketimini, enerjinin tüketimi sırasındaki davranışları, yani bir tarihçesini, müşterinin enerji tüketim profillerini saklayıp bunu iletiyoruz. Dolayısıyla bir zamanlar, bundan 20 yıl öncesinde sadece enerjiyi ölçüp, gelen bir eleman kapıda bunu faturalandırırken veya alıp bir kalamazo defterine yazıp daha sonra merkezde faturalandırırken artık bu yeterli değil. Böyle bir şebekeyi yönetebilmeniz için artık müşterinin alışkanlıklarını, tüketim saatlerini bilmeniz gerekiyor. Enerji şebekenizi ona göre planlamanız gerekiyor. Hatta müşteriye demeniz gerekiyor ki, “Siz, şu saatte daha ucuz enerji alacaksınız.” Veya müşteriyle anlaşacak, abonenizle anlaşacak, “Bakın şu saatte ucuz, enerjiyi bu saatte kullanmışsanız…” veya “Evinizin içerisindeki bazı enerjilerden feragat ederseniz biz size daha ucuz enerji veririz.” diyebilirsiniz. Kampanya bile olabilir. Yani bugün nasıl kampanyalar oluyor, enerjide de kampanyalar olabilir.

Örneğin bazı dağıtım şirketleri akıllı şebekeler yardımıyla şunu diyebileceklerdi: “Ben, hafta sonları, tatil günleri size enerjiyi üçte biri fiyatla satıyorum.” Bu durumda müşteri tıpkı telefon operatörlerini değiştirir gibi dağıtım operatörlerini de değiştirebilir hale gelecekti. Ama bunun için akıllı şebekenin oluşturulmuş olması şart.

Sizin müşteri grubunuz şu anda daha çok kimler? Gelecekte değişim gösterecek mi? Nasıl görüyorsunuz?

2013 yılı Mart ayı bizim için önemli bir dönüm noktası. Bundan önceki durumda müşteri sayaçların sahibiydi ve parasını ödeyip elektrik sayacını piyasadan temin edip taktırıyordu. Ama 2013 yılında değişen kanunla birlikte bu artık dağıtım şirketlerine geçti. Artık sayaçların sahibi dağıtım şirketleri ve devlet. Dolayısıyla müşteri sayaçlarına para ödeyip piyasadan sayaç temin etmiyor. Bu da tabii bizim müşteri portföyümüzün değişmesine neden oldu. Bundan önce doğrudan piyasaya, toptancılar kanalıyla sayaçlarımızı veriyorduk ama bu tarihten sonra artık ihalelerle dağıtım şirketlerine verebiliyoruz. Çok sayıda toptancıdan 21 dağıtım şirketine veya onların alt taşeron şirketlerine vermek durumunda kalıyoruz.

Bu değişim aslında çok önemli dezavantajları da beraberinde getirdi. Çünkü geçiş çok hızlı bir şekilde gerçekleşti. Bir kere insanlar ellerinde, toptancılardan bahsediyorum, ellerinde birçok sayaçla kaldılar. Bunların artık dağıtım şebekelerine takılması zorlaştı, kanunen takamadılar. İkinci tarafta dağıtım şirketleri bunları kuracak, artık bu operasyonu yapacak yeterli sayıda personel bulunduramadı, gibi pek çok dezavantajı var. Üreticiler için de çok önemli dezavantajları var. Artık siz toptancıya ürününüzü veriyorken bir dağıtım şirketi ihalesine bağlısınız. Üretim, sürekli üretimden blok blok yapılan üretime doğru geçti. Bu durumda, tabii işçilik maliyetleriniz, istihdam durumlarınız çok değişti. Örneğin bir ihale alamadığınız durumda herhangi bir üretim yapamıyorsunuz ya da büyük bir ihale aldığınızda birdenbire çok büyük Volume’lü üretimler yapıyorsunuz. Bu da bir üretim planlamasının korkunç bir şekilde aksamasına yol açtı. Dolayısıyla burada yapılması gereken şey, belki de en doğrusu, ihalelerin birden çok üreticiye dağıtılması. Aksi takdirde ya ihaleler karşılanamayacak ya da karşılandığında pahalı fiyatlara karşılanacak ya da ihaleleri karşılayan firma sizin istediğiniz şekildeki sayaçları veremeyecek gibi, bazı durumlarla, olumsuz durumlarla karşı karşıya kalıyorsunuz. Yerli üretici için hiç iyi bir şey olmadı. Bunun mutlaka düzenlenmesi, dediğimiz gibi bazı önlemlerin alınması gerekiyor. Özellikle EPDK tarafından.

Peki, bu anlamda siz başka açılımlar bakıyor musunuz ya da Makel’in ihracat durumu nasıldır?

Tam da bu noktada firmamız olarak yurt dışına yönelmek artık bizim için daha önemli oldu. Çünkü Türkiye’de ihalelerden kaynaklanan belirsiz üretim ve çok düşük fiyatlar, özellikle yurt dışına satışın çok daha önemli bir şekilde bizim firmamızda yer alması gerektiğini ortaya koydu. Zaten önemsenen bir konuydu ama biraz daha aciliyet gösterdi.

Bu anlamda baktığımızda son bir yıl içerisinde, Türkiye’de ilk defa Almanya’ya sayaç satar hale geldik. Zaten pek çok ülkeye sayaç satışımız vardı. Ama Almanya’ya sayaç satar hale gelmenin şöyle bir önemi var.

Biliyorsunuz Orta Avrupa ülkeleri, özellikle sayaç üretiminde dünyanın en eski şirketlerini barındırıyor. Biz de şu anda dünyanın en eski şirketlerinden birisine sayacımızı satıyoruz. Bu da çok önemli bir dönüm noktası bizim için. Hatta ülkemiz için. Bu da ürettiğimiz ürünlerin ne kadar kaliteli olduğunu da gösteriyor.

Peki bu enerji alanından farklı alanlara girmeyi düşünüyor musunuz? Öyle planlarınız var mı?

Şu anda enerji yatırımları, biliyorsunuz enerjinin üretilmesi alanında pek çok yatırımlar var veya enerji yönetimi alanında yatırımlar söz konusu. Biz şu anda akıllı şebekenin AMI dediğimiz gelişmiş sayaç altyapısı tarafındayız ve buradaki portföyümüzü daha da genişlettikten sonra tabii olabilir; Ar-Ge stratejimiz içerisinde yer almak kaydıyla. Ama şu an için farklı bir alanda, enerji üretimi gibi farklı bir alanda yatırım yapmak gibi bir düşüncemiz yok.

Peki Ar-Ge demişken Makel’in Ar-Ge’si ne zaman kuruldu? Yıllar içinde tasarım bazında gelişimi neydi?

Firmamız başlangıcından bu yana kendi Ar-Ge’si ile çalışmalarını sürdürdü. Bütün tasarımlar Makel içerisinde gerçekleşti. Dolayısıyla herhangi lisanslı bir ürün alıp onun üzerinde çalışma gibi bir durum söz konusu değil. Tamamen özgün çalışmalar gerçekleştiriyoruz. 2013 yılında da Makel Ar-Ge merkezini kurdu. Şu anda altmış dört kişilik bir Ar-Ge merkezine sahip, Sanayi Bakanlığı tarafından kayıtlı bir Ar-Ge merkezi bu. Dolayısıyla güçlü bir Ar-Ge, yılların tecrübesiyle şu an için özellikle elektronik tarafta bahsediyoruz, o alanda kendimize güvenimiz tam. Tabii ki Makel’in faaliyet alanı sadece elektrik sayaçları değil. Pek çok değişik üründe de faaliyet gösteriyor ama özele girersek sayaçlar alanında şu anda dünyayla rekabet edebilecek bir Ar-Ge’ye sahibiz.

Biraz ürün portföyünüzden bahseder misiniz?

Makel 1977’de başladığında aslında bir toptan ürün tedariki şeklinde işe başladı. 1988 yılında anahtar priz üretimiyle başladık. Daha sonra 1998 yılında enerji, yani sayaçlar, elektrik sayaçları, mekanik sayaç, daha sonra 2000 yılında elektronik sayaçlara geçtik. Benzer yıllarda sigorta kutuları, daha sonra Türkiye’deki ilk üretimlerinden birisi olan otomatik sigortalar gibi üretimlerle devam ettik. Şu an 600’den fazla değişik üründe 14 bin, 15 bin civarında bir varyantla satış yapıyoruz. Kısaca özetleyecek olursak, sayaç portföyü trifaze, monofaze ve endüstriyel türde sayaçlar, reaktif güç kontrol roleleri, panel metre dediğimiz trifaze volt-metreler, multi-metreler, endüstriyel kontol ürünler, son, geçen sene ilk defa Türkiye’de akıllı ev sistemine de girdik. Geçen sene tasarımına başladığımız ve bu sene içerisinde de tamamlanmış olacak olan KNX bazlı akıllı ev sistemleri, onun dışında kontaktörler, Lc kontaktörler, kaçak akım koruma röleleri, kompakt şalterler gibi pek çok ürüne sahibiz.

PTT Türk telekomünikasyon tarihine bayağı bir şey katmıştır. Oradaki bir takım şirketlerin oluşumuna da ihaleler açarak ön ayak oldu. Aynı şeyi TEK için de söyleyebilir miyiz? Tarih bazında baktığımızda bunu yapmak mümkün müdür?

Valla o konuda bir şey söyleyemiyorum. Bilmediğimiz konularda yorum yapmayalım. TEDAŞ’ın katkısı olmuştur. Türkiye Elektrik Dağıtım Şirketi’nin bir katkısı olmuştur.

Peki sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Son olarak söylemek istediğim şey şu: Türkiye’de enerji ölçümü konusunda yeterince Ar-Ge deneyimi, birikimi var. Dünyayla rekabet edebilecek konumdayız ve ülkemizin akıllı şebekeye yönelik ihtiyaçlarının yerli sanayinin de desteklenerek geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunlardan en önemli konulardan bir tanesi de bu şebekeye bağlanabilecek sayaçların standartlarının bir an önce belirlenmiş olması gerekiyor.

Aslında Türkiye’de bu sorunun önemli kaynaklarından bir tanesi de enerjinin tüketilmesinde, dağıtılmasında ve iletilmesindeki senkronizasyon bozukluları. İşte bu akıllı şebekeler buna bir önlem olacak. Çünkü üretiminizi planlayabileceksiniz. Tüketiminizi bileceksiniz. Çünkü tüketim profillerini biliyorsunuz. İletim sistemindeki kayıp ve kaçakların kaynaklarını bulup yok edeceksiniz. Bu önemli bir tasarrufu da beraberinde getirecek. Öte yandan müşterinizi bilinçlendirebileceksiniz. Eğer şebekenizdeki sayaçlar akıllı sayaçlarla değiştirilirse. Bu durumda müşteri tüketim alışkanlıklarını da belki fiyat, maliyet orantısında düşünerek değiştirecek, tasarrufu daha çok ön plana alacak. Firmamız bu konuda sadece sayaç değil akıllı evler ile ilişki çözümleri de geliştiriyor. Bu da tabi ki tüketim alışkanlıklarını veya işte bir lambayı açık unuttuğunuz zaman veya oda da yokken lambanın otomatik olarak kapatılması veya diğer enerji tüketen kaynakların yönetilmesi anlamında bizi enerji tasarrufuna getirecek faktörleri karşımıza çıkıyor. Ama sadece her şeyi tüketiciden beklemeye gerek yok. Dediğimiz gibi enerjiyi üreten, ileten, dağıtan şebekenin de mutlaka düzgün bir şekilde çalışması gerekiyor ki biz bu enerji kaynaklarını verimli kullanalım ve bize maliyeti az olsun.

Peki aslında bahsettiğiniz biraz tüketici alışkanlıklarına yönelik tasarruftu. Aynı şekilde sanayimizi nasıl görüyorsunuz? Sanayimizin kullandığı enerjide bir verimlilik var mı?

Elbette sanayicinin temel ihtiyacı enerji. Enerjiyi kullanması gerektiği saatleri düzenleyerek veya enerji talebini değiştirerek dağıtım şirketlerini daha ucuz enerji, daha ucuz maliyetlerle enerji elde etmesi mümkün. Bu konuda da çeşitli çalışmalar var. Yani talep yönetimi özellikle ön plana çıkıyor. Yine belirli bir limitin üzerinde tüketen aboneler biliyorsunuz, serbest tüketicidir. Yani istediği dağıtım şirketinden enerjiyi alabilir. Bu anlamda da bir rekabet ortaya çıkmaya başlıyor. Akıllı şebekelerle birlikte. Bu durumda sanayici de daha ucuza mal edebileceği enerjiyi istediği dağıtım şirketinden alabileceği gibi bu enerjiyi tüketim alışkanlıklarını da gözden geçirerek daha tasarruflu çözümlere yönelebilir.

Ünal Bey, bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Hayır, ben teşekkür ederim.

 

 

Söyleşi Tarihi : Büyük Sıçrama 2014-15

Relatived Posts
Turan Erdoğan Söyleşisi ( 28 Nov,2016 )
Ceyhan Saldanlı Söyleşisi ( 18 Jul,2017 )
Şahin Tulga Söyleşisi ( 18 Jul,2017 )
Ahmet Tarık Uzunkaya Söyleşisi ( 18 Jul,2017 )
Prof. Dr. Reha Civanlar Söyleşisi ( 23 Oct,2015 )
Written by